MAD’ın Yeni Raporu Çıktı: İstanbul’da Kentsel Dönüşüm ve İyilik Hâli
Mekanda Adalet Derneği’nin halk sağlığı uzmanlarının danışmanlığında hazırladığı “İstanbul’da Kentsel Dönüşüm ve İyilik Hâli” başlıklı rapor çevrimiçi PDF olarak yayınlandı. İstanbul’da kentsel dönüşüm süreçlerinde yaşanan adaletsizliklerin halk sağlığı üzerindeki etkisini “iyilik hâli” kavramı etrafında tartışan rapor, MAD’ın kentsel dönüşüm bölgelerindeki saha çalışmalarında edindiği gözlemler doğrultusunda dönüşüm süreçlerinin farklı boyutlarına ve çeşitli toplumsal gruplar üzerindeki etkilerine değiniyor.
Raporun önemli bir parçası olarak toplumsal iyilik hâlini gözeten daha adil ve kapsayıcı kentsel dönüşüm süreçleri için politika önerileri, farklı disiplinlerden uzmanlıklara sahip 17 katılımcının katkılarıyla oluşturuldu. Uzmanların saptamalarının ve önerilerinin yanı sıra MAD’ın saha çalışmalarında mahalle sakinlerinin dikkat çeken anlatılarına da yer verildi.
Kentsel dönüşüme iyilik hâli çerçevesinden bakmak
Raporda kentsel dönüşümün etkileri Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) İyilik Hâli parametreleri kullanılarak inceleniyor. Gelir ve refah, barınma, istihdam ve kaliteli iş, sağlık, eğitim ve beceriler, kaliteli bir çevre, öznel iyilik hâli, güvenlik, sosyal bağlantılar, sivil katılım, iş-yaşam dengesi koşullarının kentsel dönüşümle birlikte nasıl değiştiği ve bunun ruh sağlığına ve fiziksel sağlığa mevcuttaki ve olası etkileri üzerinde duruluyor.
Bu raporda kentsel dönüşüm süreçlerinin çok boyutlu, katmanlı hâlini “iyilik hâli” kavramı etrafında tartışmaya açıyoruz. Ortaya çıkan sorunları, beden ve ruh sağlığımızı tehdit eden, yapabilirliklerimizi ve becerilerimizi sınırlayan, yaşamımızı kolaylaştıran toplumsal ilişki ağlarımızı zedeleyen sorunlar olarak kavrıyoruz ve lineer bir süreç gibi gösterilen kentsel dönüşümün farklı aşamalarını mercek altına alıyoruz.
Örneğin mahallede spor sahaları yıkılan gençlerin sosyalleşme alanlarını yitirmesi ve düzenli fiziksel aktiviteden mahrum kalmalarının psikososyal ve fiziksel açıdan yıkıcı etkileri bulunduğuna işaret ediliyor. Bir diğer örnek olarak evinden ayrılmakla birlikte ait hissettiği mekânı, komşuluk ilişkilerini, sosyal bağlarını yitirmenin bireydeki ve özellikle yaşlılardaki travmatik etkisine değiniliyor:
Mahallede kurulan toplumsal ilişkilerin önemli bir boyutunu komşuluk ilişkileri oluşturuyor. Komşular arasında pek çok konudaki paylaşım gündelik hayatı kolaylaştırırken, komşuluk ilişkileri aracılığıyla kurulan dayanışma pratikleri hayatı sürdürebilmenin önemli bir parçası hâline geliyor. Bu ilişkiler bir yanıyla da birbirini yıllardır tanımanın getirdiği güvende hissetme duygusunu sağlıyor.
Üç aşamada kentsel dönüşüm: Öncesi, sırası, sonrası
Kentsel dönüşümün öncesi, sırası ve sonrası olarak üç aşamada mercek altına alındığı çalışmada bu süreçlerin hangi toplumsal gruplarda nasıl etkiler yarattığı üzerinde duruluyor. Kentsel dönüşümün yalnızca evsahibi ile müteahhit arasındaki anlaşmadan ibaret olmadığı vurgulanırken sürecin, mahallede önce bir fısıltı gibi yayılarak yarattığı algıyla başladığı inşaatlar tamamlandığında ise sorunların çeşitlenerek devam ettiği ifade ediliyor.
Kentsel dönüşüm süreci başladıktan sonra baskılar, çaresizlik, daha iyi fiziksel koşullara sahip bir ev vaadi gibi nedenlerle evlerini satan, bu nedenle mülksüzleşen, barınma ve adaptasyon gibi sorunlarla karşı karşıya kalan çok sayıda insan bulunuyor. Kentsel dönüşüm projesin- den ev sahibi olmak üzere ömür boyu borçlananların ya da bölgeden taşınmak zorunda kalanların yoksullaşma ve güvencesizlik döngüsüne mahkûm kaldığı tablo görmezden geliniyor.
İyilik hâlini gözeten adil ve kapsayıcı kentsel dönüşüm için politika önerileri
Raporun en önemli parçasını politika önerileri oluşturuyor. Kentsel dönüşümün üç aşamasında kamu kurumlarının nasıl müdahale edebileceğine dair politika önerilerini sıralandığı bu bölümden bazı öneriler şöyle:
- Mevcut sakinlerin yaşam koşulları ve biçimleri doğrultusunda dönüşüm modelleri üretilmeli.
- Müteahhit firmaların teknik ve finansal yeterliliği kamu kurumları aracılığıyla denetlenerek firmalara uygunluk verme gibi çözümler geliştirilmeli.
- Kentsel dönüşüm başlamadan önce risk unsurlarının araştırılarak türü ve dağılımına ilişkin envanter raporu hazırlanmalı, asbest ve tehlikeli kimyasalların mevzuata uygun şekilde ve uzmanlar eşliğinde sökümü ve uzaklaştırılması gerçekleşmeden herhangi bir faaliyete başlanmamalı.
- Karar mekanizmalarında farklı iktidar odaklarının oluşmasını önlemek, toplumsal güç dengeleri içerisinde ihtiyaç ve beklentileri kolaylıkla gözden çıkarılabilen toplumsal kesimlerin ve grupların katılımını garanti altına almak üzere çeşitli demokratik yöntemler geliştirilmeli.
- Sağlık ve güvenlik önlemleri sadece insan merkezli değil ilgili çevrede yaşayan tüm canlıları gözeten bir perspektifle ele alınmalı.
- Kentsel dönüşümün hangi toplumsal grupları nasıl etkilediği, hangi ihtiyaç ve beklentilerin doğduğunu anlamaya dönük çalışmalar kurgulanmalı.
- Dönüşümü tamamlanmış bölgelerde haksız rant elde etmeyi engelleyecek yasal düzenlemeler ile kiralık ve satılık konutlar için fiyat dengelemesi yapılmalı.
Bu rapor sadece bir başlangıç
Raporun, kentsel dönüşümün etkilerini incelemek ve daha adil süreçlerin geliştirilmesi adına bir başlangıç niteliğinde olduğu ifade ediliyor. Özellikle hak temelli çalışan STK’lerin kendi çalışma alanlarında kentsel dönüşüme ilişkin adaletsizlikleri saptayarak çözüm önerileri getirmesiyle raporun yaygınlaştırılıp farklı tartışmalar yaratacağı umut ediliyor. Diğer yandan, kamu kurumlarının çalışmalarını dönüştürmek için fırsat olarak görülüyor.
Raporu bu linkten indirip inceleyebilirsiniz. Erişilebilir PDF’ye bu linkten ulaşabilirsiniz.
Raporun tanıtım etkinliği #MADakademi Buluşmaları kapsamında 23 Ekim Cumartesi günü Postane‘de yapılacak. Etkinlik, mekânda bulunamayanlar için eşzamanlı olarak çevrimiçi de yayınlanacak. Detaylar ve kayıt formu önümüzdeki günlerde MAD’ın sosyal medya hesaplarından paylaşılacak.