➔ HAVZA ÇALIŞMASI NEDİR?
Büyük Menderes Havza çalışması, Mekanda Adalet Derneği (MAD) ve Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) olarak altyapı ve kalkınma projelerinin çevresel ve toplumsal etkilerini araştırmak için tematik odaklar belirleyerek yaptığımız bir çalışma. Bu çalışmada ekipçe Büyük Menderes Havzası’nı başından sonuna kat ettik.
Çalışmada havzanın bütünselliğiyle birlikte, orada karşılaştığımız insan hikâyelerini değerlendirmeye önem verdik; çünkü sahada ihtilaflar, projeler ve sermaye grupları ile orada yaşayan insanların arasındaki asimetri öne çıkıyor. Dolayısıyla güç ilişkilerini tersine çevirmek için insanlara, onların hikâyelerine, gerçekliklerine, önceliklerine, mücadelelerine çokça odaklanmak gerekiyor. Aslında bu da bir mücadele şekli. Örneğin, Avdan’da kömür madeni kıyısında yaşayan bir insanla bir günü geçirmek, ondan öğrenmeye, dinlemeye çalışmanın kendisi zaten mücadelenin bir parçası. Bu insan hikâyelerinin hiçbiri aslında tekil hikâyeler değil.
Havza çalışması, çevre adaleti konularını çalışmak için neden, nasıl imkânlar tanıyor?
Havzanın bütününe bakmak
Sadece kentin, merkezin dışına gitmenin ötesinde bir havzanın başından sonuna, A noktasından B noktasına yapılan yolculuğun kendisi; çoğunlukla bir arada düşünmediğimiz dikotomileri, kent-kır, doğa-insan, hayvan-insan gibi ikilikleri bütüncül bir biçimde ele almaya imkân tanıyor. Noktasal bir analizden çok daha döngüsel, kapsayıcı bir perspektif sunuyor. Saha çalışmasında havzanın yalnızca belli bir noktasını ele almıyoruz. Başından sonuna suyu, yaşamı, doğayı, insanı, yapılaşmayı, sermaye akışlarını, yıkımı; tüm bunlarla ilgili süreçleri inceliyoruz. Bu yaklaşım, mekânsal ve toplumsal adalet meselelerini somutlaştırmaya olanak tanıyor.
Çokdisiplinli bir saha ekibi
Büyük Menderes’te sosyal bilimciler, mühendisler, avukat, şehir plancısı, gazeteci, sanatçı, tasarımcı ve belgeselcilerden oluşan bir ekiple sahadaydık. Ekipte çokdisiplinliliği ve farklı uzmanlıkların ortak üretim yapma potansiyelini gözetiyoruz. Nasıl havzanın tamamına, bütünlüklü bakmayı tercih ediyorsak, ekibimiz de farklı disiplinlerin birbirini beslemesiyle o bütüncül bakışı mümkün kılıyor.
Normalde bir mekânı çalışmak için sahaya gittiğinde, ya orman mühendisi olarak gidersin, ya plancı olarak gidersin, ya sosyolog olarak gidersin. Bunların her biri değerlidir. Ama bunların bir arada aynı soruları düşündüğü, aynı yolculuğa çıktığı çok sayıda deneyim yok. İşte havza çalışmasının farklılığı ve zenginliği; sosyal bilimler, ekoloji ile sanatsal üretimlerin kesişiminde, ortak düşünme ve üretim süreçlerine imkân verecek bir ekiple saha çalışması yapmamızda.
Sürprizlere açık bir saha deneyimi
Metodolojik yaklaşımımızdaki bir diğer önemli unsur; sahaya gitmeden önce havzanın çevre adaleti açısından sıcak noktaları ve öne çıkan gündemlerine dair önçalışmalar yapsak da hikâyenin yolculuk sırasında olgunlaşmasına, öngürülemeyenin, kitapta yazmayanın, haberi yapılmayanın radarımıza girmesine izin vermemiz. Saha çalışmamız metodolojik olarak bilinmezliklere, sürprizlere açık.
Yoldasın, sahadasın. Yol seni baştan kesin hatlarla çizmediğin yerlere götürüyor. Temas ettiğin bir insanın sana yeni bir hikâye anlatması, o hikâyenin peşine düşmeye karar verebilmek, o hikâyeyi kaydedip ortaya çıkarabilecek zenginlikte bir ekiple sahaya gitmiş olmak, havza çalışmasının en önemli özelliklerinden.
Yakınlaş – Geri çekil
Sahaya bakışımız iki ölçekte ilerliyor. Odağını büyütüp geniş açıya alıyorsun; yakınlaşıp odaklanıyorsun. Bir yandan haritalıyoruz, farklı yatırım projelerinin peşine düşüyoruz, odağımızı büyütüp geniş açıdan bakıyoruz. Ama bu bakış bir envanter çıkarma bakışı değil. Olayın bütününü, çerçevesini anlama bakışı. Bir yandan da odaklanıyoruz. Farklı aktörlere, hikâyelere veya tek bir insan hikâyesine odaklanıyoruz. Geri çekilip odaklanmak, odağı büyütüp yakınlaşmak birbirini besliyor.
Sahaya bir envanter çalışması yapma, A’dan Z’ye olan bitenin listesini çıkarma iddiasıyla gitmiyoruz. Bir havzadaki meseleleri anlamaya çalışırken hedefimiz yalnızca kantitatif bir çalışma yapmak, verilerle envanterini, posasını çıkarmak değil, mücadele ve aktörlerin birbirleriyle bağlantılarına bakmak, karşılaştığımız her bir sorunu mümkün olduğunca derinlemesine incelemek ve onun içindeki aktörlerin kişisel hikâyelerini toplamak. Bir meseleyi anlatmanın yüzlerce farklı yöntemi var. Biz bağlantılar kurarak, çerçevesini iyi çizerek, gerekli özen, derinlik, hassasiyet ve yoğunlaşmayı göstererek bir havzanın onlarca hikâyesinden bazılarını ortaya koymayı deniyoruz.
Akademi ile mücadele aktörlerini buluşturmak
Havza çalışmaları akademinin bilgi üretme, veri toplama yaklaşımıyla sahadaki sorunların, aktörlerin, onların savunu ve kampanya süreçlerinin, somut mücadelelerin arasında doğrudan bir köprü kurabiliyor. Araştırmayla aktivizm arasında, eylemlilik arasında, toplumsal dönüşüm talepleri arasında, mücadele arasında doğrudan ilişkiler kurmaya imkân tanıması çok değerli.
Bir taraftan belgeliyorsun, haritalıyorsun, kayıt altına alıyorsun, veritabanını oluşturuyorsun, sesleri, görüntüleri kayıt altına alıyorsun, arşiv oluşturuyorsun. Bunların hepsi bilgi üretimine dair süreçler. Ama bir taraftan da o konunun doğrudan muhatabıyla birliktesin, sahadasın. Varsaymıyorsun, doğrudan ondan dinleyip öğreniyorsun. Onun işaret ettiğini çekiyorsun, kaydediyorsun. Dolayısıyla akademinin, araştırmanın, bilimin “daha üstten bakma hâlini” tersine çeviriyorsun. Aktivistle, konunun öznesiyle, mağduruyla ya da mücadele vereniyle birlikte sorular soruyorsun, araştırmalar yapıyorsun, arşiv oluşturuyorsun.
Çevre ihtilaflarında ortaklaşan meseleler
Temas ettiğimiz insanlar, kurumlar, aktörler, aktivistler çoğaldıkça, çevre ihtilaflarına dair farkındalığımız çoğalıyor. Bunlar biriktikçe belirli kategoriler ortaya çıkmaya başlıyor. Farklı çevre ihtilaflarında ortaklaşan meseleler olduğunu görmeye başlıyorsun. Çünkü, ya çok benzer birikim süreçleri var, ya aynı aktörler var ya da aynı yöntemlere başvuran farklı aktörler var. Örneğin enerji politikalarının bütüncül etkilerini; çevre üzerinde, havza üzerinde, tüm Türkiye üzerinde görmeye başlıyorsun. Farklı sektörler ve aktörler arasındaki bağlantıyı görmeye başlıyorsun.
Kuvvetli bağlar
Havzayla kurduğumuz ilişki bizim için de bir okul niteliği taşıyor, zaman içinde gelişerek sürüyor. Çalıştığımız yere dair temel bir farkındalık yaratmış oluyor. Orada hangi soruların sorulması gerektiğine dair bir algı düzeyi oluşturuyor. Bu şekilde kurulan bağlar kopmadığı için, oraya dair üretimleri, iletişimi sürdürüyoruz, sürdürmek istiyoruz. Bu bağlantılar, büyük yolculuğumuzun ve devamındaki üretimlerin de temel referansları.
Bu sergi, “bu bağı nasıl güçlendirebiliriz”, “Büyük Menderes Havzası’ndaki çevresel meseleleri nasıl daha görünür kılabiliriz”, “sivil toplum, araştırmacı ve sanatçılar havzayı bir arada nasıl çalışabilir” sorularına cevap arıyor.
➔ WHAT IS BASIN RESEARCH?
The Büyük Menderes River Basin Study is a product of the Environmental Justice Program run by the Center for Spatial Justice and We Live Together – Education and Social Research Foundation. In our thematically structured research, we travel across a basin to investigate the environmental and social impacts of infrastructure and development projects. In this study we traveled and explored across the whole Büyük Menderes River Basin.
In basin research, it is important to take into consideration the totality of each basin together with the human stories that we encounter since the conflicts and asymmetrical relations between the people who live in those regions and companies and their projects come to the foreground in the field. Therefore, it is necessary to focus on the people and their stories, realities, priorities, and struggles to oppose the power relations. This is also a way to continue the struggle. For instance, spending a day with a person who lives by the coal mine in Avdan village, trying to listen to and learn from these people is already a part of the struggle. None of these human stories are isolated instances.
How and why does river basin research provide a ground for us to further study issues regardig environmental justice?
A Holistic Evaluation of the Basin
Not simply going out of a city, a center but traveling from one end of a basin to another, from point A to point B, makes it possible for the dichotomies that we usually tackle separately, such as urban-rural, nature-human, animal-human, to be evaluated holistically and with respect to relevant spatial processes. The perspective it offers is much more circular and inclusive than those focusing on a single point. We examine the processes pertaining to water, life, nature, people, construction, capital flow, and destruction from beginning to end. This approach renders it possible to concretize spatial justice issues.
A Multidisciplinary Field Team
Located at the intersection of social sciences, space studies, and artistic production, we worked with a field team that would render collective thinking and production processes possible. Since we prefer to take into consideration the totality of the basin, the field team composed of people from different disciplines made that holistic approach possible.
Normally, when people go to do the field, they go as forest engineers, planners, or sociologists. Each one of these disciplines is valuable. That said, there are not many instances of these people thinking about the same questions or traveling to the same locations. The difference and richness of basin studies lie here. In time, as the fields of expertise that we lacked in the field rendered it possible for us to assess what we needed, we realized how justified our quest for a multidisciplinary approach is.
A Field Experience Full of Surprises
Albeit we conduct preliminary research on the hot spots and prominent agendas pertaining to the region before we go to the field, we allow the story to mature during our journey and let the unforeseeable, unwritten, and unheard of to enter our radar. This is one of the most important elements of our methodological approach. In other words, our field work is methodologically open to surprises and that which is unknown.
You are on the road, in the field. The road takes you to places that are not clearly demarcated beforehand. The new story told by a person you encounter, the decision to pursue that story, and the existence of a rich team that can trace, record, and reveal that story are some of the most important qualities of basin studies.
Zoom In – Zoom Out
Our perspective on the field has two scales. You zoom out to a wide angle; you zoom in for a close-up. On the one hand we enlarge our focus, zoom out and take a wide angle when we are mapping and pursuing different investment projects. This is not, however, a perspective utilized for taking inventory. It is a perspective used to understand the totality and the framework of issues. On the other hand, we zoom in. We focus on different actors, human stories, or the story of a single person. Zooming in and zooming out feed into each other.
We do not go to the field to do inventory work. We do not conduct field work with the intention of listing everything from A to Z. When trying to understand the issue in a field, our goal is not only to carry out quantitative research and to come up with an inventory of data, but to consider the links between the struggle and its actors, to carry out an in-depth investigation of all the issue we encounter and collect the human stories of the actors involved. There are hundreds of different ways to talk about an issue. We reveal some of many stories about the basin by showing the necessary care, meticulousness, sensibility, and concentrations, by forming links, and by accurately contextualizing the issues.
Getting Academia Together with the Actors of Struggle
Basin research can build a direct bridge between knowledge production and data collection aspects of the academia and the issues that come to foreground in the field, actors and their advocacy and campaign processes, and concrete struggles. Basin research’s ability to provide the ground for forming direct relationships between research and activism, demands for social transformation and struggles is very valuable.
On the one hand we document, map, record images and sounds, create a database and an archive. These are all processes pertaining to knowledge production. On the other hand, we are together in the field with the people directly affected by the issues at hand. We do not presuppose; we just listen to and learn from people. We shoot and record the things at which they point. Thus, we subvert academia’s and research’s “gaze from above”. We ask questions, do research and create archives together with the activists, with people who are the subjects of struggles, with those who are victimized and/or who are fighting against the injustices.
Common Issues of Environmental Disputes
Our awareness of environmental disputes increases as the number of people, institutions, actors, and activists we get in touch with increases. As disputes become more visible, certain categories start to be articulated. Besides, one starts to see the common issues pertaining to environmental disputes, because the accumulation processes are very similar and the same actors or different actors using the same methods are involved. In time, it becomes possible to see the total effects of the construction regime on the environment, the basin, indeed, all over Turkey. One starts to see the connection between different sectors and actors.
Strong Bonds
The relations we form with each basin develop in time. For us, the basin research creates fundamental awareness about the location it studies. We are developing a perception field about which questions should be asked at a specific location. Since bonds formed this way do not sever, we continue our works on the region and keep our dialogue. These bonds are the fundamental references of our long journeys.
This exhibition seeks answers to questions of ‘how can we strengthen these bonds’, ‘how can we make the environmental issues in the Büyük Menderes Basin more visible,’ and ‘how can civil society, researchers, and artists study the basin together.’